Cumhurbaşkanlığı Sistemi Referandumuna Evet-Hayır Demenin Maliyeti Şirke Girmek veya Şeytanlaşmak mı?

0
3763

Yıllardır tartışılan hükümet sistemi değişimi nihayet geçtiğimiz yılın sonunda Ak Parti ve MHP’nin üzerinde uzlaştığı anayasa paketi ile meclis gündemine gelmiş, burada yapılan kavgalı, dövüşlü, küfürlü, ısırmalı, kuduz aşılı, sulu, acillik görüşmelerden sonra paketin tamamı 330’ün üzerinde oy alarak halkoyuna sunulmayı hak etmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da uzun bir bekleme süresi sonunda paketi onaylayınca konu sözün asıl sahibi, değişikliğin gerçek muhatabı milletin önüne 16 Nisan’da gelecek. Milli irade o tarihte elbette tercihini bir taraftan yana ortaya koyacaktır.

Lakin bu iradeyi etkileme çalışmaları da şimdiden çetin bir şekilde başladı. Söylemler sert mi sert, katı mı katı özellikle hayırcılar bakımından.

Hayırcıların bir tarafında kendini devleti kuran parti olarak gören CHP yer almaktadır. Onlara göre yeni sistem tek bir adamın hâkimiyetini getirecek, denetimsiz bir diktatör doğuracaktır. Hatta durum o kadar vahim ki sistem saltanata bile dönüşebilir. Ayrıca ülkenin bölünme tehlikesi de cabası.

Hayırın diğer tarafında ise seni başkan yaptırmayacağız sloganı ile 1 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti oylarını ciddi şekilde etkileyen parti HDP ve tüm yasal gayri yasal bileşenleri bulunmaktadır. Varlıkları (oluşumları) bizatihi büyük hayırcı partinin cumhuriyetin başındaki bazı icraatlarına dayanan bu parti aslında diğeri ile ontolojik olarak farklı cephededir.  Ama diğer yandan hayırın iki partisi arasında bazı ideolojik ortaklık ve söylemler de bulunmuyor değil.

Hayırın bir başka yüzü var ki bunun durumu hepsinden farklı. Saadet Partisi’nden bahsediyorum elbette. Saadet hayır savunmasını daha somut söylemlerle dile getiriyor. Gerçekte ve prensipte başkanlık (cumhurbaşkanlığı) vb’ne karşı olmadığını ama getirilmek istenen sistemin bazı yönlerden sorunlar oluşturabileceğini, kaygıları olduğunu ve bundan mütevellit hayır dediklerini dile getiriyor parti temsilcileri.

Hatta kulislerden yansıyanlara göre Saadet yetkilileri bir rapor hazırlamış, bunu başta cumhurbaşkanı ve hükümet yetkililerine sunmuş ve belirtilen sorunlu alanların giderilmesi halinde evet diyeceklerini de dile getirmişler. Zaten bu geleneğin önceki parti programları ve seçim beyannamelerinin bir bölümünde (Milli Nizam, Milli Selamet) başkanlık sistemini açıkça istediği görülüyor. Ayrıca unutmamak gerekir ki Ak Parti de bir bakıma bu geleneğin bir parçası hatta bir kesime göre geleneğin başarı zirvesidir.

Kök aynı olsa da bugün ayrıştıkları bir vaka, ama cepheleşme bakımından enteresan yerlerde durdukları da bir gerçek. Malum hayırın diğer ana ve alt gövdesi sol söyleme sahip. Kanaatime göre hayır diyen diğer iki partinin dile getirilmeyen ama zihinlerinin gerisinde yer alan gerekçelerden biri de Ak Parti’nin sahip olduğu, bu yönü ile Saadet Partisi ile benzeşen inanç sistemidir. Belki de bu iki partinin inanca dair genel yaklaşım ve tutumu ile seküler ve sol ideolojileridir Saadet’in orada durmasını anlaşılmaz kılan.

Partilerin referanduma dair tutumları bu yönde.

Ya söylemleri henüz başlayan ama hızla ısınan refarandum sürecinde evet hayır adına ön plana çıkan söylemler ileride daha hangi sürprizlerle karşılaşacağımızın işaretleri adeta. Hele dini söylemleri esas alarak son günlerde evet hayır adına basına yansıyan demeçler tutulacak tarafın muhasebesinin iyice yapılması gerektiğini adeta dayatıyor. Zira anlaşılan sadece bir hükümet sistemi değişimini oylamayacağız aynı zamanda ahiretteki konumumuzu da etkileyecek bir tercihte bulunacağız.

Öyle ki hayırcı bir milletvekili Kuran’nın bir ayetine atıf yaparak referandumda evet oyu kullanacakların Allah’a şirk koşacağını iddia etmiş. Hem de içinde bulunduğu yapının bu tür referanslara çok da sıcak bakmadığını bilmesine karşın. Diğer taraftan evet cephesinden sosyal medyaya yansıyan bazı söylemler ise hayırcıları şeytanlaşma ihtimaline karşı ikaz ediyor. Bu ikaza göre şeytan bir defa hayır dedi ve şeytan oldu. Siz siz olun referandumda hayırdan uzak durun.

Özellikle muhalefetin hayır tercihi Erdoğan şahsına indirgenip, otoriterleşme gibi bazı argümanlarla desteklense de gerçekte bana göre yeni sistemin ortaya çıkaracağı iki partili yapı bu hayırın ana sebebidir. Çünkü gelecek olan sistem içinde ülkenin şimdilik siyasal profili dikkate alındığında hayır cephesinin yakın gelecekte yürütmede yer alması oldukça zor görünmektedir.

Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması zor görünen muhalefet milletvekili genel seçimlerinin de aynı günde yapılacak olması münasebeti ile parlamentoda da çoğunluğu veya en azında hükümete tesir edebileceği bir sayıya ulaşması mümkün görünmüyor. Dolayısıyla hayırıcı partilerin tamamının bugüne göre daha az etkin ve söz sahibi olacağını tahmin etmek güç olmayacaktır.

Referanduma ve referandumda oylayacağımız konuya dini içerikli söylemlerle yaklaşmak ne kadar doğru tercih seçmenlerin. Ama 16 Nisanda bir hükümet sistemi değişikliğini oylayacağız. Evet bu tercihin ahirete bakan yönleri olabilir. Tercihimizle seçeceklerimizin yapacakları yararlı hizmetlerde bizlerin de payı olacaktır. Aynı şekilde tersi de hanemizdeki eksileri arttıracaktır.

Gerçekte oylayacağımız sistemin dünyaya bakan yanının da artı ve eksileri vardır. Bizim yapacağımız hayra motor, şere fren misali getirilecek sistemin artı ve eksilerini halkımızın hayatına getireceği olumlu ve olumsuz yönleri ile değerlendirmek ve ona göre tercihte bulunmaktır. Tercihi nefret ve sanal korkular temelinde değil akıl ve mantıkla ve ülkemizin geleceğini dikkate alarak yapmalıyız.

PAYLAŞ
Önceki İçerikReferanduma Doğru Evet-Hayır Denklemi, Söylemler ve Handikaplar
Sonraki İçerikGüneydoğu Anadolu Bölgesinde Gençliğin Siyasal, Sosyal ve Gelecek Beklentilerinin Tespitine Yönelik Saha Araştırması
Prof. Dr. Yılmaz DEMİRHAN
Prof. Dr. Yılmaz Demirhan, 1998’de İnönü Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü'nden mezun oldu. 1999'da YÖK tarafından yapılan merkezi sınavda başarılı olarak ve yaptığı tercihe istinaden Niğde Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü'nde Araştırma Görevlisi oldu. Aynı yıl 6 ay süreyle ODTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda İngilizce hazırlık eğitimi aldı. 2003’te Yüksek Lisans ve 2011’de Doktorasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Yönetim Bilimleri Anabilim Dalında yaptı. 2011’de Dicle Üniversitesi'ne Yardımcı Doçent olarak geçti. 2015’te Doçent, 2020 yılında ise Profesör oldu. Halen Dicle Üniv. İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde görev yapmaktadır. Ve aynı zamanda Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü görevini yürütmektedir. Akademik ilgi alanları Kamu Yönetimi Teorisi, Kamu Yönetimi Örgütlenmesi, Hükümet Sistemleri, Seçim ve Kamuoyu Araştırmaları, E-Devlet, Kamu Personel Yönetimi ve Yoksulluk gibi konulardan oluşmaktadır. 2016 - 2018 tarihleri arasında Yeni Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin başkanlığını yürüttü. 2018 Şubat ayından itibaren YÖRESEL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ (YÖRSAM)'nin başkanlığı görevini üstlenmiştir.

CEVAP VER